Koronavirüs nedeniyle okullar ne zaman açılacak, yazın eğitim olacak mı derken Sayın Cumhurbaşkanımız, “Yeni eğitim öğretim yılı Eylül ayında başlayacaktır. Kreşler ve gündüz bakım evleri 15 Haziran’da faaliyete geçecektir’’ diyerek konuya açıklık getirdi.
Sayın Milli Eğitim Bakanımız da, uzaktan eğitim sürecinin, 2019-2020 eğitim öğretim yılının son günü olan 19 Haziran Cuma gününe kadar devam edeceğini duyurdu. Bu arada MEB’lığının teknik liseler, EBA ve Uzaktan Eğitimle bütün dünyada dikkat çektiğini de belirtmeliyim.
Devletimizin resmi açıklaması kısaca böyle…
Bu süreçte uzaktan eğitim bir nebze de olsa öğretim açığını kapattı. Ancak uzaktan eğitimin tam olarak yeterli olduğunu kimse iddia edemez. İşin öğretim yönü böyle… Bu arada şu gerçeği de ifade etmeliyim ki özel öğretim kurumları öğrenci ve velilerine çok başarılı bir hizmet verdi. Bir de işin sosyolojik ve psikolojik boyutu var. Okuldan uzaklaştık. Bunu da geçtik. Yirmi yaş altına sokağa çıkma yasağı eklenmesi de işin tuzu biberi oldu. Ama özel öğretim kurumları çalışanları güçlü bir iletişimle öğrencilerini yönlendirdiler, ödev verdiler, talep ettiler ve gereğini yaptılar. 19 Haziran’a kadar da uzaktan eğitime en güçlü şekilde devam edeceklerine inancım tam.
Bu arada toplumun ve gençlerin sağlığı için, tedbirleri alarak;
1- Haziran ayında okul öncesi kurumlar mümkün olduğunca erken açılmalıdır.
Almanya’da olduğu gibi sağlık ve güvenlik çalışanları başta olmak üzere, kritik hizmet veren bazı sektörlerin çalışan çocukları 1 Haziran’da ana okullarına ve ilkokullara ihitiyari olarak gidebilir.
2- Sınav grubu olan 8. ve 12. sınıflar isterlerse haftada 2-3 defa yarımşar gün, ara sınıflarda haftada bir gün dönüşümlü olarak okullarına giderek öğretmenleriyle buluşabilirler. Bunun birçok yönden faydası ve kazanımı olacaktır.
3- Bütün özel kurslar 1 Haziran’dan itibaren ihtiyari olarak açılmalıdır. Zaten kurslarda bir çok okul gibi çok öğrenci/kursiyer olmadığı için sağlık tedbirlerini maksimum derecede almak mümkün olacaktır.
Bütün Özel Öğretim kurumları her fırsatta telafi öğretimini tabiatıyla gerçekleştireceklerdir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalı. Peki öğretmenler, öğrenciler ve veliler olarak biz ne yapacağız?
Öncelikle klasik bir söz, lakin konumuza uyuyor; Hayat devam ediyor. “Evde hep yatıyorduk zaten” dediğinizi duyar gibi olsam da kısa bir süre olsa da önce dinlenelim. Kendimizi ev atmosferinden çıkartalım. Parka gidelim. Pikniğe gidelim. Denize gidelim. Köye gidelim. Bağa bahçeye gidelim. Dedelere ninelere gidelim. Hem onları sevindirelim. Hem de onların hayat tecrübelerinden, hayat kodlarından istifade edelim.
Sonrasında…
Öğretmenlerimiz bu virüs dolayısıyla öğrenciler için neyin eksik kaldığının, bunun nasıl telafisi olabileceğinin, bir kez daha böyle bir durumla karşılaştığında nelerin daha iyi ve düzgün yapılabileceğinin muhasebesini yapmalı.
Velilerimiz, özellikle anneler çok sıkıldınız. Çok sıkıntı çektiniz, biliyorum. Ama güzel tarafları da oldu. Evlatlarınızla birlikte vakit geçirdiniz. Belki günlük hayatın telaşından dolayı evde boş geçen derslerin telafisini yaptınız. Modern hayatın insanı ve zamanı öğüten çarkları içinde daha önce yapamadığınız bazı şeyler için fırsat buldunuz muhtemelen. Çocuğunuzu gözlemlediniz, anne veya baba olduğunuzu daha iyi hissettiniz belki. Mecburen yavaşladınız ve önceden meşgul olduğunuz birçok şeyin belki de evlatlarınızla ilgilenmek yanında ne kadar boş meşguliyetler olduğunu anladınız.
Ve en önemlisi de sizi düşünceden uzaklaştıran bir çok eylemden uzaklaştığınız için tefekküre yöneldiniz. Sonuç olarak belki zor günler geçirdiniz ama hayatınızı yeniden gözden geçirmek, varoluş gayenizi düşünmek ve yüzeyden uzaklaşıp biraz derinleşmek için güzel bir mola almış oldunuz.
Ve öğrencilerimiz. Okulunuzu aradınız. Öğretmenlerinize hasret çektiniz. Arkadaşlarınızı özlediniz.
Herşey Düzeldi mi !
Ama inanın hepsi geçiyor.Eğitimde normalleşme olduğu zaman inşallah önümüzdeki eğitim döneminden itibaren kaldığımız yerden yeni bir heyecan ve şevkle devam edeceğiz. Okullarımızı doldurup neşelenecek, neşelendireceğiz.
Ve de bir eğitim idarecisi olarak bizim gördüklerimiz var elbette. Birincisi dünyadaki örneklerine göre çok iyi olsak da yine de bireyler olarak pandemiye hazırlıksız yakalandığımızı söyleyebiliriz. Uzaktan eğitimi daha iyi koordine etmeli, daha faydalı ve etkili hale getirebilmeliyiz. Bunun yanında çocuklarımızın mutlaka bir hobi sahibi olmaları gerektiğini net bir şekilde anladık. Eğitimde normalleşme başlamadan önce kulüpten özel derse, özel dersten etüte koşturan çocuklarımızın, evde kaldıklarında kaliteli vakit geçirmek için mutlaka nitelikli ilgi alanları olmaları gerektiğini öğrendik. Marangozluk, ebru sanatı, yazılım, grafik, örgü, mum yapma vs. Zamanı harcamak yerine kullanmak için çocukların kendilerini meşgul edebilecekleri herhangi bir uğraş şart. Bunu birçok anne baba bu süreçte bizzat tecrübe ettiler.
Okul yararlı. Ama Eğitimde normalleşme olana kadar sabırla beklemeliyiz. Ancak her şey değil. Evet, ileride bir meslek öğreneceğiz lakin yine de dinlenme bittikten sonra çocuklarımız bir usta yanında geleneksel sanatlardan ya da şirketlerde modern işlerden birini öğrenmeli. Unutulmamalı ki uzun bir tatil insanın tabiatına aykırıdır. İşleyen demir ışıldar. Yuvarlanan taş yosun tutmaz. Üretmeyi öğrenmeli gençlerimiz. Tüketim zaten fazlasıyla var.
Ağaç yaşken eğilir. Düzgün olan sevilir. Dinini öğrenmeye vakit harcamalı. Yabancı dil öğrenmeye vakit ayırmalı.
Bir de annelere birkaç sözüm olacak. İnşallah yanlış anlaşılmaz. Öğrenmenin yaşı yoktur. Çocuklarınıza yemek yapmayı öğretin. Bebek bakmayı, çamaşır yıkamayı, ütü yapmayı öğretin. Hatta evde temizlik yapmalarını sağlayın. Böylece hayatı paylaşmayı öğrenirler. Çocuklarımızı koruyalım derken onlara hiç sorumluluk vermeyerek aslında en büyük zararı verdiğimizi anlamamız lazım.
Birlikte insan olmayı öğrenelim, öğretelim çocuklarımıza. Hep birlikte başımızı önümüze eğelim. Mutlu ve aydınlık yarınlar, güçlü ve müreffeh bir Türkiye için el ele verelim.